Friday, March 14, 2014

AYIN RÖPORTAJI : PAPATYA PRENSES




Blog dünyasını keşfettiğim yıllarda en çok sayfasını ziyaret ettiğim,bu alemi bana sevdiren,ne özenli insanlar var dediğim Papatya prenses yakından tanıma fırsatı bulduktan sonra, kendisine hem sevgimin hem hayranlığımın arttığı insan,tanıyanı çoktur aslında, ben bu güzel yürekli insanı yakından tanıyın istedim,güzel bir röportaj gerçekleştirdik beni kırmayıp tüm içtenliği ile verdiği cevaplar için çok teşekkür ederim.

Keyifli okumalar.



Papatya Prenses kimdir?


Şubat doğumlu olmasına rağmen en çok ilk ve sonbahar mevsimlerini seven, ailesinin huysuz ama tatlı bir tanecik kızı, kardeşinin bazen çok didişse de anaç yapılı ablası..


Tipik kova burcu, duygularını uçlarda yaşayan, hassas, sadık.. Farklı alanlarda hobileri olan, boş durmayı sevmeyen, kitap düşkünü, kedilere, kuşlara, kelebeklere bayılan, tüm çiçekleri ama en çok papatyaları seven, yalnızlıktan hoşlanıyor gibi görünse de, tüm sevdikleri hep gözünün önünde mutlu mesut yaşasın isteyen, bir günde dört mevsimi yaşayacak duygu fırtınaları bol, İstanbullu ve İstanbul’da yaşayan, fotoğraf çekmeyi çok seven, pişirdiklerini sevdiklerine yedirme tutkusu olan, bu sorulara cevap verdikten sonra “şunu da yazsaydım keşke” deme kapasitesine de sahip olan bir kız…


Blog sahibi olma fikri ilk nasıl oluştu sizin blogunuzu diğerlerinden ayıran fark nedir?


Hali hazırda evde değişik tarifler deneyen, özellikle pasta ve hamur işine ilgisi olan biriydim. Şuan blog yazmayı bırakan ama yıllar önce benim severek takip ettiğim bir site sayesinde, bende de blog fikri oluştu. Klasik bir şekilde, blogcu ile başlayıp, blogspota geçip, en sonunda kendi alanıma kavuştum.


Beni diğer “yemek” bloglarından ayıran şey, sadece tarif yazmıyor olmam. Gittiğim gezileri, beğendiğim mekanları, yaptığım el işlerini paylaşıyor, zaman zaman dini içerikli ve güncel hayata dair yazılar yazıyorum.






ayin roportaji papatya prenses 1


Facebook ta papatya prensesin dükkanı 'nın sahibi 





Sitenizde birbirinden şık davet sofraları var. Günümüzde çoğu kadının yemek yapası bile yokken siz bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?


Biz ailece misafir ağırlamayı çok seviyoruz. Misafir geldi mi değil, gitti mi üzülürüz diye bir düsturumuz vardır. Misafir evin bereketidir. Büyüklerimizden gördüğümüzde, misafire özel davranılması gerektiğidir.


Böyle yetiştiğim için de sofralarım her gün biraz daha özenli hale geliyor.  Kahvaltı sofrası hazırlamaya özellikle bayılıyorum ama çay ve iftar sofraları da vazgeçilmezim. Özellikle konsept uygulamak benim için bir tutku haline dönüştü. O sofralara oturan ailem ve sevdiklerimin yüzlerindeki mutluluğu, bazen hayreti görmeyi çok seviyorum. Onlardan gelen tepkiler de enerjimi sürekli tazeliyor.














ayin roportaji papatya prenses 2















Sunumlarınız çok şık tabak, bardak, servisler bir hayli bütçe ayırıyor olmalısınız nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?


Bu soru son dönemin gözde sorusu oldu benim için. Özellikle önce beni takip etmeye başlayıp, sonra bir şekilde tanışanların neredeyse ismimden önce sordukları ilk soru  J


Zücaciye alışverişi bizde genetik. 76 yaşındaki ananem bile ona yeni mutfak eşyası aldığımız zaman mutlu oluyor.  Babam bana doğum günümde çatal bıçak takımı alabiliyor, sair zamanda gözüne şık gelip beğeneceğimi düşündüğü iki üç çini kâseyle eve geliyor.


Ben blog hayatına başlamamışken, insanlar peçete halkasını “yemekteyiz” programından öğrenmeden öncesinden beri, soframızda peçeteliğimiz de vardı, evimizde bol tabak bardağımızda.


Son dönemlerde ipin ucunu biraz kaçırdım sadece. Önce gözüme hoş görünsün, sonrasında ise beni takip edenler aynı şeyleri görmesin diye zaman zaman yeni şeyler alıyorum. Ama bu sanılanın aksine büyük bütçeler sayesinde olmuyor. Bunun için illaki çok lüks mağazalardan alışveriş yapmaya da gerek yok. Bazen köşedeki bir milyoncudan o şatafatlı mağazalarda bulamayacağınız güzellikle parçalar bulabilirsiniz. Önemli olan bakmakla görmek arasında fark ve indirimleri kollamak. Sözün özü beni herhangi bir AVM min Paşabahçe, Esse, Tantitoni, Bernardo mağazasında görebileceğiniz gibi, burun kıvrılan o bir milyonculardan alışveriş yaparken görebilirsiniz.


Bir de bu mutfak eşyası yığınıma, bir katkıyı eve gelen misafirlerimiz de yapıyor. Beni düşürüp aldıkları bir tek tabak bile benim için çok kıymetli.


  Uzun senelerdir yazıyorsunuz blog size para kazandırıyor mu?


Hayır kazandırmıyor.


Dünya mutfağı ile aranız nasıl? Beğenerek takip ettiğiniz yabancı bloglar veya şefler var mı?


Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeyen, değil Dünya mutfağı, yurdumun başka yöre mutfaklarına bile pek sıcak bakmayan bir ailede yetiştim. Bu sebeple değişik tatlara önyargıyla yaklaşıyorum. Buna rağmen, katıldığım workshoplar sayesinde dünya mutfaklarından değişik tarifler deneme imkânım oldu. Evde de damak zevkimize uyan dünya mutfağından tarifler deniyorum. Son dönemlerde önyargımı üzerimden atıp, farklı şeyler deneme eğilimindeyim.


Özellikle takip ettiğim yabanca blog yok. Onların tariflerinden çok farklı sunumları ilgimi çekiyor ve çoğunu kendi tariflerime uyguluyorum.



Jamie Oliver ve Rudolph Van Veen ‘i rast geldiğinde mutlaka izlerim.







Türk bloggerları ile alakalı ne düşünüyorsunuz?


Bloguna özen gösteren, ilk başladığı günde kalmayan, sürekli kendine geliştiren, bize bir şeyler veren blogları seviyorum. Ama arkadaşından, akrabasından görüp blog açan, özensiz, birkaç ay sonra bu işi bırakacak olanlar için iyi düşünmüyorum.


Çok güzel peçete halkaları, keçeden amerikan servisler, kapı süsleri hediyelikler hazırlıyorsunuz nasıl gidiyor satışlarınız?


Ooo kazandığım paralar buradan sizin köye yol olur :) demek isterdim. Facebook da kendi yemek sayfamın haricinde bu işleri sergilediğim ikinci sayfa olan Papatya Prenses’in Dükkanını açtığımda, gerçekten bu işten para kazandığımı, hatta dükkan açtığımı zannedenler olmuştu. Lakin öyle bir şey söz konusu değil. Yaptıklarımın çok büyük bir kısmını hediye götürüyorum gittiğim yerlere. Bir kısmını zaten kendim için yapıyorum. Kalan %1 kısmı satarsam da seviniyorum.














ayin roportaji papatya prenses 3











 Bugüne kadar blog aleminde sizi üzen yada çok şaşırtan bir olay oldu mu?


Olmaz mı hiç.. Sorulara cevap vermeye başlamadan önce 2009 yılında Elmalı Turta’nın benimle yaptığı röportaja bir göz attım da, kimler gelmiş kimler geçmiş hayatımdan dedim. Üzen, şaşırtan, mutlu eden neler yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum. Ayrıntılara cevap vermek istemiyorum.



Facebook sayfanızda sizi onbinler takip ediyor. Son dönemde popüler olan instagram ve benzeri siteler için neler düşünüyorsunuz?


Tüketim toplumu olduk çıktık. Sosyal medyayı bile deli gibi tüketiyoruz. Eskiden sadece bloggerlar değil, takipçiler de tariflerimizi/ yazılarımızı okur ve yorum yazardı. Şimdi bırakın takipçileri sürekli aynı durumdan şikayet eden bloggerlar bile birbirine yorum yazmaz oldu. Facebookda beğen tuşuna basıp geçmek, instagramda takip etmek daha kolayına geliyor insanların.


Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır, atasözünün geçek olacağı günü bekliyorum. Evet ben de sosyal medyanın bir çok mecrasında varım,olmayada devam edeceğim ama benim yuvam bloğum.






Gelecekte blogunuz nerede olsun istersiniz?


Tariflerimi deneyip, beğendiğini benden esirgemeyen insanların çoğaldığı, daha fazla takipçiye ulaştığım güzel yerlerde olsun isterim.


Markaların popülariteye değil, işin düzgün yapılmasına önem verildiği günlerde, güzel çalışmalara imza atmak isterim.







No comments:

Post a Comment